Sana her şeyi terk ettiren ölüm bildiğin ölümlerden bir ölüm değil. Seni her şeye sahip eyleyen hayat da, o bildiğin hayatlardan değil.Ölüm de ödünç hayat da.Allah'ın bir armağınıdır onlar. Ölmek de şimdilik. Yaşamak; zaten şimdilik. Hem sonra yaşaması kendinden olmayanın sahipliği ne kadar sahicidir ki? Sahip olduğunu sandıklarıyla sadece beraberdir. Sadece yakınında durmaktadır sahiplendikleri. Ve sadece şimdilik durmaktadır. "Bu benimdir" dedikleri elinden çıkacak bir gün. Eli de elinden gidecek bir gün. Ayette "ölüm"ün önce zikredilmesi belki bu yüzden. Kendini pürüzsüzce akıp giden hayatın ortasında bulan insana o beklenmedik kesintiyi en başından hatırlatmak için. "Varlığının kesintiye uğrayacağı o an her daim yanı başında bekliyor seni." Varlığın ödünç. Sahiplenmen emanet. Ve sadece şimdilik. Varlık sende kalacak değil sen de varlıkta kalacak değilsin.

Hemen ardından teselli ediyor ölüme doğru yürüyen eskiyen/eksilen çaresiz insanı. Ölüm de sahipsiz değil. Üstelik senin Sahibin olansana varlığı sahiplendiren O'nun elinde. Ölümü o yarattı; O'na rağmen ölüyor değilsin. Ölümü O takdir etti; O'ndan habersiz gidiyor değilsin. Ölsen bile O'nun mülkündesin. Ölümün sınanmak için. Yaşaman sınanman için. Yani ölüm de hayat da bir oyun. Bir başka gerçekliğin yüzünü aralamak için bu oyun. Kazanman yaşamaya bağlı değilkaybetmen ölüme endeksli değil. Bir başka gerçeğin eşiğinde vasıta sadece ölüm-kalım derdi."Senin derdin ölüm-kalım derdinden büyük olmalı."

Sadece gözler değilmiş meğer körleşen gönüller de kör olurmuş. Gözün gördüğü ölümden korkanlar gözün gördüğü hayata tutunanlargönüllerinin korktuğu ölümlü amellere korkmadan yürüyorlargönüllerinin özlediği diri amelleri gözünü kırpmadan terk ediyorlar. Mülk O'nun. Ama kör gönlüm hâlâ daha "ölüm-kalım" derdinde "İyi-kötü" derdi sanki başkalarının derdi…

(Alıntı)